15 Aralık 2014 Pazartesi

1984; George Orwell




                                                          


Kasım ayı kitabımız George Orwell in kült kitabı 1984. İstanbul'un gri havasında bize iyi gelecek bir mekanda toplanalım istedik, Çok doğru bir seçimle Anadolu Hisarı'nda harika bir cafe de buluştuk. Hem kitap, hem hava ruhumuzu daraltsa da Anadolu hisarının eşsiz güzelliği ve bir arada olmanın mutluluğu ile neşemiz yerine geliverdi.



Hepimiz kitabı bir solukta okumuş, düşüncelerimiz paylaşmak için sabırsızdık. Kitap bizi o kadar derin etkilemiş ki bu sene bitmeden Orwell in Hayvan Çiftliği'ni de okuyup iki kitabı bir arada tekrar tartışma kararı aldık.


George Orwell kitabını 1948 yılında tamamlamış. Kitabın adını da bitirdiği tarih olan 48 rakamlarının yerlerini değiştirerek 1984 olarak koymaya karar vermiş. Kitap, yazarın kendi deyimiyle roman biçiminde bir ütopya. Her şeyin tümüyle devletin denetiminde olduğu, bellekten yoksun bırakılmış, her türlü muhalefetin yok edildiği bir toplumu anlatıyor.

Aslında kitap günümüz dünyasına bir uyarı niteliğinde.Ünlü sosyolog Erich Fromm'un da dediği gibi tarihin akışı değişmediği sürece dünyanın dört bir yanındaki insanların en insani niteliklerini yitirecekleri, ruhsuz otomatlara dönüşecekleri, üstelik bunun farkına bile varmayacaklardır.

Bundan kurtulmanın tek yolu insanlarının bu tehlikenin farkına varıp, uyanması ve aydınlanmasıdır.

Kitapta, George Orwell, Totaliter ve baskıcı bir iktidarın kontrolünde olan Okyanusya toplumunu anlatıyor. Toplum, Büyük Birader ve onun partisi İNGSOS (İngiliz Sosyalizmi)'nin  baskıcı kontrolü altındadır.
  

 Partinin üç sloganı vardır.

SAVAŞ BARIŞTIR
ÖZGÜRLÜK KÖLELİKTİR
CAHİLLİK GÜÇTÜR
                                                   

Ülkede tam bir korku imparatorluğu kurulmuştur. Bu totaliter ortam, Gerçek Bakanlığında memur olarak çalışan Winston'un gözünden anlatılmaktadır.

Kitapta sık sık düşünce polisi, tele ekran dan bahsedilmekte. İnsanların düşünceleri bile kontrol altına alınmakta, geçmiş sürekli değiştirilmekte, her yerde kurulu tele- ekranlardan  insanlar sürekli kontrol edilmekte, Hatta kullanılan dil bile yeni söylemle kontrol edilmektedir.

İnsanlar körü körüne, düşünmeksizin ve sorgulamaksızın partinin söylemlerine bağlıdır. İspiyonlamak çok yaygındır, hatta küçük çocuklar bile anne babalarını düşünce polisine ihbar etmek ve bu tolumda saygınlıkla karşılanmaktadır.

Partinin varlığını sürdürmesi, Düşünce Polisinden çok, sorgusuz sualsiz, körü körüne partiye bağlanan insanlara bağlıydı.

Geçmiş sürekli denetim altında tutuluyordu. Parti sloganında sık sık ''Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar;, şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar.'' Tarih, geçmiş hatta dün olanlar bile sürekli kayıtlarda değiştiriliyor, eski gazeteler, kitaplar imha ediliyordu.İşin en korkuncu değiştirildiği asla ispat edilemiyordu.

Kitaptan;


Parti, gözlerinizle gördüğünüze, kulaklarınızla duyduğunuza inanmamanızı söylüyordu. Bu onların en temel, en can alıcı buyruğuydu. 
Özgürlük, iki kere iki dört eder diyebilmektir. Buna izin verilirse arkası gelir.

Cinsellik parti tarafından kontrol altına alınmış, sadece partiye karşı bir görev olarak görülüyordu.
Cinselliğin bastırılması isteriyi tetikliyordu, bu da Partinin istediği bir şeydi, çünkü savaş coşkusuna ve öndere tapınmaya dönüştürülebiliyordu. 

Kitleler kendi başlarına asla ayaklanmadıkları gibi , sırf ezildikleri için ayaklandıkları da görülmemiştir. Açıkçası, kıyaslama olanağından yoksun bırakıldıkları sürece, ezildiklerinin farkına bile varmazlar. 

Geçmişin değiştirilmesi iki nedenle gereklidir. Yan neden, Parti üyesinin, günümüz koşullarına birazda elinde hiç bir kıyaslama ölçütü bulunmadığı için katlanıyor olmasıdır. Ama asıl neden, Partinin yanılmazlığının korunmak zorunda olmasıdır.

Yönetmek ve yönetimini sürekli kılmak istiyorsan, gerçeklik duygusunu yolundan çıkaracaksın.Çünkü yönetmenin sırrı, bir yandan kendinin yanılmazlığına inanırken, bir yandan da geçmişteki hatalarından ders çıkarabilmektir.




,