10 Şubat 2013 Pazar

Ivo Andriç ve Travnik Günlüğü

                                       
Bosna Hersek'e kısa fakat beni çok etkileyen bir seyahat  yapma fırsatı buldum. Pristina, Sarajevo ve Travnik şehirlerine yaptigim geziler arasında sizlerle Travnik şehrini ve izlenimlerimi paylaşmak istedim . Kitap Kulübü olarak Travnik şehrinin önemi tabii ki ünlü yazar Ivo Andriç'in 1892 de burada doğmuş  olması ve Drina Köprüsünden sonra en bilinen eseri Travnik Günlüğü bu şehir ve o dönemi anlatıyor olmasından kaynaklanıyor.
Yazarin evi halen müze olarak kullanılmakta. Sizler icin evini de ziyaret ettim.

Ivo Andriç denince akla hemen Drina Köprüsü  romanı gelir.Oku-Yorum Kitap kulübu olarak geçen sene Drina Köprüsünü okumuş ve yazarın tarafsız, yalın anlatımından cok etkilenmiştik. Andriç bu eseri ile 1961 Nobel edebiyat ödülünü kazanmıştı.

                                        Hırvat yazar

Diğer önemli eseri ise 1945 yılında yayınlanan Travnik Günlüğü ise Drina Köprüsü nü  aratmayacak bir eser.
Kitapta Türk, Bosnalı, Sırp, Hırvat, Arnavut, Levanten, Yahudi, Fransız, Avusturyalı kimliklerinin çeşitli diller, kültürler, mezhepler şeklinde birbirlerine girdiği tipik bir Osmanlı Balkanları manzarası tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriliyor Ve bu manzaranın fonunda yavaş yavaş çöken Osmanlı İmparatorluğu ve Batılı devletlerin pastadan pay kapmak için verdikleri büyük mücadele var. Bu mücadelenin yansıması olarak, Fransa ve Avusturya’nın Travnik’te konsolosluk açmaları. III. Selim’in Batılılaşarak çöküşü durdurma çabalarının Travnik’teki vezir konağından görüntüsü. Müslüman Balkan topraklarında Batılılaşma ile yüz yüze kalan Osmanlı geleneksel kimliğinin direniş çabası. Ve bütün bu büyük siyasi olayların tek tek insanlar tarafından algılanması, hayatlarına yansıması, onları değiştirmesi. Muazzam bir toplumsal değişim fonu önünde, ancak çok büyük romancıların yazmayı başarabileceği bir insanlık gerçeği.
(Travnik Gunlukleri; arka sayfa)

İvo Andriç' in evi

                                                                                                         




Travnik Günlüğüm

Travnik 19. yy başlarinda Osmanlı Imparatorluğunun Bosna Eyaleti'nin başkentiydi. Travnik'e Vezirler şehri de deniyor. Çünkü Travnik Osmanlı Imparatorluğuna 70 vezir vermiş  bir şehir. Bu yüzden bir adı Vezirski Grad olarak biliniyor. Travnik'in kelime anlamı "Otluk". Valnitsa ve Vlasic dağları arasında bir vadide kurulmuş. Sehirden Lasva Nehri geçiyor ve verimli, yemyeşil toprakların kaynağı olarak buraya can veriyor.Travnik 70.000 kişilik nüfusu  ile Bosna Hersek'in önemli şehirleri arasında.
Osmanli Padisahi Fatih Sultan Mehmet'in bu bölgeyi fethetmesi ile Müslumanlığı kabul ediyorlar. Fatih Sultan Mehmet bu bölgeyi fethederken Müslüman olmayan, katolik ve protestan halk icin din özgürlüğünü garantileyen bir fermani  28 Mayis 1463 de yaziyor. Bu fermanin aslı Bosna'nin Fojnica şehrinde Frensisken kilisesinde muhafaza edilmekte (Fatih'in kaftanınınnda burada olduğu soylenmekte).  Fermanın günümüzün İnsan Haklari beyannamesinin temel taşı niteliğinde olmasi bakıkından büyük onem taşıyor.

"Ben Fatih Sultan Han,
Bütün dunyaya ilan ediyorum ki, kendilerine bu padişah fermanı verilen Bosnalı Fransiskenler himayem altındadır ve emrediyorum;\Hiç kimse bu adi gecen insanları  ne de onların kiliselerini rahatsız etmesin ve zarar vermesin. Imparatorluğumda huzur içinde yaşasınlar ve bu göçmen durumuna düşen insanlar özgür ve güvenlik içerisinde yaşasınlar. Imparatorluğumdaki tüm memleketlere dönüp korkusuzca kendi manastırlarına yerleşsinler.
Ne Padişahlık eşrafından, ne vezirlerden ve ya memurlardan, ne hizmetkarlarımdan, ne de Imparatorluk vatandaşlarından hiç kimse bu insanların onurunu kırmayacak ve onlara zarar vermeyecektir. 
Hiç kimse bu insanların hayatlarına, mallarına ve kiliselerine saldırmasın, hor görmesin ve ya tehlikeye atmasın.Hatta bu insanlar başka ülkelerden devletime birini getirirse onlar da ayni haklara sahiptir.
Bu Padisah Fermanini ilan ederek burada, yerlerin, göklerin yaraticisi ve efendisi Allah, Allah'in elçisi Aziz Peygamberimiz Muhammede ve 124 bin Peygamber ile kuşandığım kılıç adına yemin ediyorum ki, emrime uyarak bana sadık kaldıkları sürece tebaamdan hiç kimse bu fermanda yazılanların aksini yapmayacaktır. 

Sehir turuma ilk olarak şehrin girişinde yer alan Elçi Ibrahim Paşa Medresesinden başladım. Genis bir alan yayılan medrese 1805 yılında inşa eilmiş ve bugün hala eğitim veriliyor. Medresede ders saati olduğu icin fazla ses cıkarmadan kısa bir ziyarette bulundum.Medrese de  geniş ve çifte bir avlu ve bu avluyu  çerçeveleyen derslikler mevcut. Kız ve erkek öğrenciler Islami eğitim yanında Ilmi eğitimde almakta.

                                   


                                   

Daha sonra şehrin en meşhur restoranlarından Lutvina Kahva'da yemek molası verdim. Menüde meshur sebze çorbaları ( Begova), Boşnak köftesi ( Cevapi), Ev baklavasi ve Osmanli tarzı ikram ettikleri Türk kahvesi ni tattım. Osmanlı adetlerini halen sürdürüyorlar. Çay kültürleri yok. Osmanlı da çay içmezdi. Çay ülkemize Atatürk zamnında 1930 larda geldi. Bu bölgede çayı poşet olarak ikram edip yanında bal ve limon ile sunuyorlar. Yani çay soguk algınlığında kullanılıyor.
Bakır cezvede yaptıkları kahveyi, kulpsuz fincanlarda yanında kesme şeker ve lokum ile ikram ediyorlar. Fincanların dibinde yıldız var. Kulpsuz fincanı baş ve işaret parmağı ile sararak içtiğimizde telve ay şekli veriyor ve fincanda ay yıldız oluşuyor. Artık fincan diplerinde yıldızla birlikte ay motifi de koyuluyor. Osmanlı da kahveyi bu şekilde içermiş.

                                  







Plava Voda (Goksu) irmaginin kaynağına yürüdüm. Kaynağın serinliği ile havanın soğukluğu birbirine karışmasına ve yerlerin yer yer buz olmasına rağmen, mis gibi havayı içime çektim. Travnik yemyeşil  bitki örtüsü, su kaynakları ile biraz Karadenizi andırıyor.

                                          

                                         

Bir taksi ile Travnik Kalesine çıktığımda, bana bu kaleden bir kadraja 7 cami minaresini sığdırabileceğimi söylediler. Denedim. Gerçektende sığıyor. Travnik şehri muhteşem guzelliği ile gözler önüne seriliyor. 

                                    

                                                


Kale içinde daha sonra 1900 lerin başında yanan Fatih Sultan Mehmet Cami  kalıntısı bulunuyor. Kale içinde bir de müze mevcut. Dönemin Kıyafetleri (Sirp, Bosnak, Hirvat), elişleri,  fotoğraflar..vs sergileniyor.


Kaleden aşağıya yürüyerek şehir turu yaptım. Travnik Osmanlı şehri görünümünü koruyor. Yapılarda  Osmanlı çizgisi kendini gösteriyor. Camiileri, kendine has cumbalı evleri ile son derece güzel bir kent Travnik.

                                 

                                   

                                  

Sehir Vezirler şehri olarak adlandiriliyor. Sehir de 19 vezir türbesi var. 


Şehrin kendine has bir köpek türü var. Nasıl bizim Sivas Kangalımız ünlü ise onların da ""Tornjak - Bosna Hersek Çoban köpekleri" ünlü Maalesef gerçeğine rastlayamadım ama bir heykelini buldum!!

                                       

Alaca Camii


16.yy da Nazır Hasan Paşa tarafindan yaptırıllan ve ustundeki kalemişi süslemeleri sebebi ile Alaca camii olarak adlandırılan cami yi ziyaret etttim.Kalemişi süslemeri, solmuş olmalarına rağmen muhteşemdi. Travnik de ahsap işçiliği son derece ünlü. Camiide ahşap süsleme örneklerine rastlamak mümkün.

                                                



 1992-1995 Bosna savasinin izlerini hala tasiyan bir sehir Travnik. Binalardaki bomba izleri ve şehitlikler bunun en canlı orneği. Turkiye'den gönüllü olarak bu savasa bir çok Türk katılmıs. Bir şehidimizin  mezarına rastlamak beni duygulandırdı.




Travnik de alışveriş olarak alınabilecek en yöresel şey, meşhur peynirleri ve kurutulmuş etleri.



5 yorum:

Adsız dedi ki...

Resimler gerçekten güzel

Unknown dedi ki...

Bosna Hersek gezini çok beğendim. Fotoğraflardaki soğuk havaya rağmen sıcak, hüzünlü ve etkileyici buldum. Hem de Ivo Andriç kitaplarını okumak istedim. Peki ama çok gezmek mi yoksa çok okumak mı sevgili blogger?

Unknown dedi ki...

Sanırım ikiside. Hele tarihsel bir kitapsa!!Hem o bölgeyi görmek, hemde okumak şahane oluyor.

Adsız dedi ki...

daha çok yer görmeli ve hepsini bizimle paylaşmalısınız.

R.Gül dedi ki...

2013 yazı Temmuz-Ağustos aylarında yaptığım Bosna-Hersek gezisinde Osmanlı'nın varlığını her adımda hissettim. Saraybosna-Mostar-Travnik şehirlerinde İvo Andriç'in eserlerinde adı geçen şehirleri sokak sokak gezdim. Drina köprüsü ve Travnik Günlüğü'nde (sadece 1 kez basımı yapılmış ve artık piyasada bulunmuyor) anlattığı günlük yaşama ait satırları bugün dolaşırken görebilirsiniz. Hiç uzak diyarlarda dolaşıyormuş hissine kapılmıyorsunuz. Anadolu'nun herhangi bir kasabasındaymış gibi..İçinizde huzur..